Geçtiğimiz Cuma sabahı YGS sınav sonuçları açıklandı. Aile olarak çok şükür sınav stresini yaşadığımız günleri gerilerde bıraktık. Ama o stresin ne demek olduğunu çok iyi biliyor ve cuma sabahı sınav sonuçlarını bekleyen ailelerin yaşadıkları sıkıntıyı çok iyi anlıyorum.
Çocuklarımızı daha ilkokuldan başlayarak okul dışında kalan tüm zamanlarını pazar günleri de dâhil dershanelere mahkûm eden eğitim sistemimiz, onları en doğal hakları olan çocukluklarını dahi yaşatmamıştır.
Sonuç başarılı olsa, hadi neyse diyelim ama yıllardır yaşanan fiyaskolar artık sabırları taşırmıştır. İktidarlar değişmektedir ama düşüş sürmekte, eğitim alanında ki yozlaşma giderek artmaktadır.
Cuma günü açıklanan 2012 YGS sonuçları önceki iki yılın sonuçları ile birlikte incelendiğinde çarpıcı bazı noktalar dikkati çekmektedir.
Son üç yıl birlikte görülecektir ki, ilk ona girenler hemen hemen aynı illerdir. Yalova, Kayseri, Aydın, Ankara ve Kırşehir son üç yılın ilk onunda yer alırken, Denizli, Nevşehir, Mersin, Antalya’da son üç yılda iki kez ilk ona girmişlerdir. Son üç yılda ilk ona birer kez giren iller de, Karaman, Uşak, Karabük, Kilis, Isparta, Burdur ve Kırklareli’dir.
Son üç yılın ilk on sıralaması Samsunluların içini sızlatmaktadır. Son üç yıl içersinde bir kez dahi ilk onda yer alamamışız.
Milli Eğitim Bakanlığı ilk on dışındakilerin yerini açıklamayarak kendi başarısızlığını tartışmaya açmaktan kurtulduğu için Samsun’un son üç yılda kaçıncı sıralarda yer aldığını öğrenemiyoruz.
Son üç ilin de Van, Hakkâri ve Şırnak olduğu açıklandığına göre Samsun 11. ile 78. sıra arasında bir yerde bulunuyor. Sıralamaların açıklandığı önceki yıllarda da Samsun’un 25 ile 32. sıralarda dolaştığını hatırlayacak olursak, tablo Samsun adına hiç de umut verici gözükmemektedir.
2012 YGS sonuçlarına baktığımız da Burdur’un 1. Karabük’ün ise, 3. sırada yer aldığını görüyoruz.
Yeri gelince, Samsun’un nasıl geliştiğini, nasıl marka şehir olduğunu, hatta hızlarını alamayıp parlayan bir yıldız olduğunu afra ve tafra ile anlatanların, bunun eğitimi çökmüş bir kent gerçeği ile olan çelişkisini de açıklamaları gerekir.
Her bakımdan Samsun’un çok altında olan Burdur, Kilis, Isparta, Karaman, Kırklareli, Nevşehir, Kırşehir, Uşak son üç yılda en az bir kez ilk ona girerken, eğer Samsun bu listelerde yer alamıyorsa bunun cevabını bu ili yönetenlerin ve bu ilden siyaseten nemalananların vermesi gerekir diye düşünüyorum.
Kabul etmek gerekir ki, son yıllarda gerek okul ve gerekse sınıf sayıları artırılarak, sınıf mevcutları düşülerek önemli oranda fiziki şartlar düzeltilmiştir. Buna rağmen gerek YGS ve gerekse LGS sınavları sonuçlarının düzelmemesi ciddi bir şekilde araştırılmalıdır.
Eğitimin seviyesinin yükseltilmesi için fiziki şartların düzeltilmesi tek başına yeterli değildir. Yeterliliği yüksek, mesleğini seven öğretmen yetiştirilemediği ve okullara yapılan müdür atamalarının liyakate göre değil de, siyasi eğilimlerine göre yapıldığı, eğitimde bilginin değil teste dayalı ezberciliğin öne çıkartıldığı sürece, öğrenci kalitesi yükseltilemez.
Her şey bir tarafa, Samsun olarak mevcut sistem içersinde başarılı olma için ne yapılabilir sorusuna cevap aranırken, son üç yıl sürekli ilk ona giren Yalova, Kayseri, Aydın, Kırşehir ve Ankara ne yapmış? İki kez ilk ona giren Nevşehir, Antalya, Denizli, Mersin’de neler yapılmış da bu başarı yakalanmış? Bu da mı araştırılamazdı?
Bu arada bir şeye daha dikkat çekmek istiyorum. İlk ona giren illeri de dâhil ederek söylemek isterim ki, bu illerin başarısı da ülke çapında ki eğitimin yozlaşması sonucunu değiştiremez.
Zeki ve pratik zekâ sahibi yetenekli çocukların bu sistem içersinde öne çıkması eğitim seviyesinin yüksekliğinin bir göstergesi de olamaz.
2012 YGS sınav sonuçlarının analizine göre, 50.805 öğrenci sıfır puan almıştır. 31 249 öğrenci Türkçe, tam 870.000 öğrenci de matematik testinde 4 sorunun altında soruya doğru cevap verebilmiştir. Sınava 1.837.000 öğrencinin girdiği düşünülürse çöküşün boyutları çok daha iyi görülebilir.
Ülkemizde ki eğitimin ve eğitim aldıklarını sandığımız gençlerimizin durumunu görmek istiyorsanız ulusal bir TV kanalında Pakize Suda’nın mikrofon uzatarak yaptığı söyleşileri izlemenizi öneririm.
Pakize Suda bu söyleşilerini sokakta ki halk ile yaptığı gibi okul önlerinde öğrencilere de uzatmaktadır. Suda’nın sorduğu sorulara verilen cevapları duyunca üzülmemek elde değildir. Van Gölünü Marmara’ya yerleştiren, ilk cumhurbaşkanını bilemeyen, bir yılda kaç hafta olduğunu bilmeyen, Türkiye’nin kaç bölgeden oluştuğunu söyleyemeyen, ulusal bayramların adını ve dayandığı tarihi bilmeyen, cumhuriyet tarihinden bihaber çocuklar bizim çocuklarımız değil mi?
1960’lı yılların ikinci yarısından sonra uygulamaya sokulan ezbere dayalı eğitim sistemi bilgiden, genel kültürden yoksun bir kuşağın yetişmesine zemin hazırlamıştır.
Eğitim sistemini çağdaş bir eğitim sisteme oturtulması yerine din eğitiminin öne çıkartılacağı 4+4+4 sisteminin getirilmesi umut kırıcıdır.
Eğitim seviyesinin yükseltilmesinde samimiysek, yapılacak ilk iş öğretmenlerin seviyesini yükseltmek ve kaliteli öğretmen sayısını da artırmak olmalıdır.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Cumhuriyet döneminin aydınlanma modeli olarak ortaya konan, çok yönlü ve birikimli yetiştirilen öğretmenleri yetiştiren Köy Enstitüleri model olarak alınmalı ve günümüzün şartlarına uyarlanarak bu moelden yararlanılmalıdır.